Türk yüksek öğretim sisteminde öğrenci sayısının 8 milyona ulaştığını, üniversite sayısının da 206 olduğunu, artık yüksek öğretim sisteminin nicel olarak belli bir düzeye geldiğini ifade etti. Yüksek öğretim sisteminde sayısal büyümenin tamamlandığını, artık kalite ve nitelik üzerinde odaklanılması gerektiğini belirtti.
Saraç, göreve geldiğinden beri kaliteyi öncelediklerini, yüksek öğretim sistemini başarı temelinde seçkinci bir yaklaşımla yönetmeye, yeniden kurgulamaya çalıştıklarını, mevcut sistemden ve mevzuattan şikayet etme yerine mevcut imkanlarla tedrici bir şekilde adım adım sistemi yeniden yapılandırmaya başladıklarını vurguladı.
Daha önce üniversitelerde başarı sıralaması şartı gibi çıktı odaklı birtakım düzenlemeler yapıldığına işaret eden Saraç, bu yıl özellikle sağlık gibi uygulamalı alanlarda da daha nitelikli bir eğitim için süreç odaklı denetlemelere başlayacaklarını söyledi.
Kalite Kurulunu kurduklarını hatırlatan Saraç, çıktı odaklı değerlendirmeler için hukuk fakültesinden başlamak üzere meslek icra sınavlarının yapılması gibi birtakım çalışmaların yürütüldüğünü de dile getirdi.
“Yıllık karneler önemli bir aşama”
Yekta Saraç, çıktı odaklı değerlendirmelerde üniversitelerin yıllık karnelerinin çıkarılmasının da önemli bir aşama olacağını ifade etti.
Üniversitelerin her yıl çeşitli açılardan değerlendirilerek sonuçlarının kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılması gerektiğine vurgu yapan Saraç, şöyle devam etti:
“Bu yıldan başlayarak üniversitelerin başarı karnesini her yıl yayımlama kararı aldık. Üniversitelerimiz çeşitlendi, farklılaştı, sayıları arttı, rekabet gerekiyor. Rekabetin sonucunda başarının gözlemlenmesi, ölçülmesi ve bunun da topluma objektif ve nesnel bir şekilde açıklanması gerekiyor. Üniversitelerin değerlendirilmesi 5 ana başlıkta 42 göstergede olacak. Bu göstergelere ait 2018 yılı verileri ile üniversitelerimiz ölçülecek ve değerlendirilecek. Her bir üniversitenin geçen bir yıl içindeki performansının değerlendirilmesi her yılın başında açıklanacak.”
Saraç, üniversitelere verilecek karne için belirlenen kriterler hakkında şu bilgileri verdi:
“Üniversite izleme ve değerlendirme ana kriterleri olarak eğitim ve öğretim; araştırma geliştirme, proje ve yayın; uluslararasılaşma; bütçe ve finansman; topluma hizmet ve sorumluluk ana başlıklar olarak belirlendi.
Ana kriterlerin altında yer alan 42 alt gösterge arasında ise mezunların KPSS ve ALES gibi merkezi sınavlardaki başarıları, mezun olan doktora öğrenci sayısı, teknokent projelerine katılan öğrenci sayısı, üniversitenin doluluk oranı, ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde yayımlanmış makale sayısı, sonuçlanan patent sayısı, YÖK, TÜBA, TÜBİTAK Bilim, Teşvik ve Sanat Ödülleri sayısı, YÖK 100/2000 Projesi kapsamındaki öğrenci sayısı, üniversitenin dünya veya bölgesel akademik başarı sırası, yabancı uyruklu öğrenci sayısı, yabancı uyruklu doktoralı öğretim elemanı sayısı, üniversite öğretim elemanlarının aldığı uluslararası fonlara dayalı proje sayısı, Ar-Ge’ye harcanan bütçenin toplam bütçeye oranı, endüstri ile ortak yürütülen proje sayısı, genel bütçe dışında üniversiteye kazandırılan bağış ve fon miktarı, başta engelliler olmak üzere sosyal sorumluluk projeleri, sıfır atık, yeşil kampüs ve çevrecilik alanlarında varsa ödülleri gibi göstergeler bulunuyor.
Böylelikle üniversitelerin endüstri ile birlikte yürüttüğü projeler, öğrenci ve akademisyenlerin sosyal ve endüstriyel hayattaki sorunları çözmeye ilişkin geliştirdikleri projeler, yeni mali kaynaklar oluşturma, engellilerin hayatını kolaylaştırma, sosyal sorumluluk ve daha yeşil, sürdürülebilir bir çevreye yönelik yapılan projeler de artık üniversitelerimizin nitel gelişimlerinin bir göstergesi olacak.”
Yekta Saraç, geçen sene doluluk oranlarında çok ciddi bir iyileşme olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu.
“Üniversitelerin karneleri arasındaki başlıklardan bir tanesi de üniversitelerimizdeki doluluk oranları olacak. Yani üniversitelerimizin, yetkili kurulları ile birlikte ve o bölgenin ticaret odası, sanayi odası ve benzeri kuruluşların görüşlerini de alarak bizden talep edecekleri programları ve kontenjanları belirlemesi lazım. Boş kontenjan meselesi yükseköğretim sisteminde kötü bir algı oluşturuyor ve o üniversitenin de özelinde onun marka değerini düşürücü bir unsur olarak gözüküyor. Dolayısıyla bu kriter, üniversitelerin artık daha rasyonel bir planlama yapmalarına ve tekliflerde bulunmalarına yol açacak.”
“Amaç üniversiteler arasında adalet temelli rekabet”
Başlangıçta bütün üniversitelerin belirlenen 5 alanda da başarılı olmasının beklenmediğine dikkati çeken Saraç, “Ancak bir üniversitenin 5 ana alanda da kayda değer başarı sergilemesi, ilgili üniversitemizin olgunlaşma ve gelişme düzeyini ortaya koymuş olacak. Bu göstergelerin ana amacı yükseköğretim kurumları arasında adalet temelli rekabet ortamı oluşturmak ve bu rekabetin nesnel ve ölçülebilir başarı kriterlerini ortaya koymaktır.” dedi.
Saraç, bu izleme göstergeleri ile üniversitenin fonksiyonlarını hangi düzeyde yerine getirdiğine dair verilerin oluşacağını, üniversiteye yönelik geliştirilecek politikalarda bu verilerin dikkate alınacağını bildirdi. Amaçlarının her bir üniversiteyi kendi gelişim şartları içerisinde değerlendirmek olduğunu ifade eden Saraç, ilk aşamada üniversitenin kendi kendisiyle rekabet etmesini, daha sonra sistemdeki diğer üniversitelerle rekabete yöneltmeyi hedeflediklerini anlattı.
Yol haritası oluşturulacak
Yekta Saraç, “Belirlenen göstergeler ile üniversitelerin daha görünür, şeffaf ve üniversal fonksiyonlarını ne oranda yerine getirebildiklerine dair veri tabanı oluşturmuş olacağız. Üniversitelerimizden her birisi ile ilgili politikalar geliştirilirken bu veriler ve bu verilere ilişkin analizler dikkate alınacak. Hangi alanlarda güçlü ve fırsatlarının olduğuna, hangi alanlarda ise daha zayıf ve muhtemel tehditlerinin olduğuna dair üniversite yönetimlerine rehberlik yapacak yol haritası oluşturulacak.” diye konuştu.
Bu izleme sürecinin başarısının “şeffaflığa” bağlı olduğunun altını çizen Saraç, “Başarılı olanla başarısız olanın tefrik edilmesi lazım. Bütün sisteme aynı nazarla bakılmaması lazım. Başarılı aktörlerin belirlenmesi, onların öne çıkarılması lazım. Burada eşitlikçi bir rekabet ortamının da sağlanması lazım. Tek bir düzlemde, tek bir platformda ve tek bir alanda bu üniversitelerin yarıştırılmaması, farklı alanlarda ve üniversitelerin kümeleştiği yerlerde rekabet ortamlarının oluşturulması lazım. Buna çalışıyoruz.” değerlendirmesini yaptı.
Veri girişleri için dijital sistem kuruldu
Prof. Dr. Yekta Saraç, elektronik ortamda veri girişlerinin yapılacağı bir sistem kurulduğunu ve üniversitelerden belirlenmiş göstergelere ilişkin 2018 yılına ait verilerin girilmesinin isteneceğini söyledi.
Belirli dönemlerde veriler sistemden çekilerek, “Üniversite İzleme Raporları”nın oluşturulacağını bildiren Saraç, bu sayede yükseköğretim sisteminin genel durumunu tahlil etme fırsatı elde edileceğini söyledi. Saraç, “Belli dönemlerde de bu veriler, sistematik bir şekilde kamuoyuna açıklanacak.” dedi.
“Sıralamayı toplum yapacak”
Saraç, üniversitelere karnenin verilmesinin ardından bir sıralama listesinin yapılıp yapılmayacağına ilişkin soru üzerine, “Belirlenen ana başlıklar içerisinde sıralamalar söz konusu olabilir. Fakat biz her yıl karneyi açıklayacağız ama sıralamayı yapmayacağız. Sıralamayı, toplum devletin diğer ilgili kurumlarının ve tabii ki üniversitelere girmeye aday olan genç nüfusumuzun yapacağına inanıyoruz.” diye konuştu.
Üniversitelere başarı odaklı ödüller verilecek
YÖK olarak başarı odaklı seçkinci bir yaklaşımla konuya yaklaştıklarını dile getiren Saraç, başarının ödüllendirilmesinin bu üniversitelerin karnelerinin açıklanmasının ardından iki yolla olabileceğine dikkati çekti. Özellikle devlet üniversitelerinde yıllar içinde başarı çizgisi yükselen üniversitelerin kadro ve başarılı oldukları alanlarda fonlama ile ödüllendirilmesinin doğru olacağını ifade eden Saraç, vakıf üniversiteleri için de kontenjan noktasında imkan sağlanabileceğini söyledi.
GIPHY App Key not set. Please check settings